DHL eCommerce, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 24 ülkede 24 bin online tüketicinin katılımıyla gerçekleştirdiği 2025 E-Ticaret Trendleri Raporu’nu yayımladı. Sekiz bölümden oluşan bu yılın raporu, altı farklı tüketici tipi ve dört farklı jenerasyon üzerinden tüketici beklentilerindeki dönüşümün online perakendenin geleceğini nasıl şekillendirdiğini ortaya koyuyor. Sınır ötesi alışverişten kasım ayı kampanya dönemine kadar birçok başlığa değinen rapor, özellikle yapay zeka ve sosyal ticaretin alışveriş alışkanlıklarını dönüştürmesi, teslimat seçeneklerinin satın almayı şekillendiren kritik rolü ve sürdürülebilirliğin sadakat üzerindeki etkisini de içeren dört alanda dikkat çekici bulgular sunuyor.
DHL eCommerce Türkiye CEO’su Kağan Gündüz, “24 ülkede 24 bin online alışverişçinin katılımıyla hazırlanan 2025 E-Ticaret Trendleri Raporu’nun bu yıl ikinci kez parçası olduk. Türkiye’nin de dahil olduğu bu kapsamlı çalışma, tüketici alışkanlıklarındaki değişimi analiz ederek, e-ticaretin geleceğine dair önemli öngörüler sunuyor. Sekiz bölümden oluşan rapor, farklı tüketici profilleri ve kuşaklara göre beklentilerin nasıl evrildiğini ortaya koyarken, elde edilen veriler yalnızca bugünü değil, yarının e-ticaret dinamiklerini anlamaya da ışık tutuyor. Türkiye’nin e-ticaret gelişimine ve sınır ötesi gönderi süreçlerine katkı sunmaya kararlıyız. Bu rapor gelişmekte olan trendleri yakından takip etmemiz ve aksiyon almamız açısından da oldukça önemli veriler sunuyor” dedi.

Alışverişte yapay zeka etkisi
Üretken yapay zekadaki gelişmeler, yeni bir sanayi devriminin kapılarını aralıyor. Peki yapay zeka online alışverişi nasıl etkileyecek? DHL’in son e-ticaret raporu, yapay zekanın tüketiciler arasında en çok beklenen ve talep edilen yeniliklerden biri olduğunu gösteriyor. Türkiye’deki tüketicilerin yüzde 90’ı, satıcıların yapay zeka destekli alışveriş özellikleri sunmasını istiyor. Artırılmış gerçeklik ve sanal deneme, yapay zeka destekli alışveriş asistanları ve sesli ürün arama en çok tercih edilen özellikler arasında yer alıyor. Ankete katılan Türk tüketicilerin yüzde 53’ü halihazırda sesli komutlarla alışveriş yaptıklarını belirtiyor. Dijital beklentilerin yükselmesiyle birlikte, kullanışlılık ve keyfi bir arada sunan teknoloji destekli alışveriş deneyimlerine olan talep de artıyor.

Geleneksel e-ticaret yerini giderek sosyal platformlara bırakıyor. Tüketiciler TikTok, Instagram ve Facebook gibi uygulamaları sadece keşif değil, doğrudan satın alma için de kullanıyor. Türk tüketicilerin yüzde 75’i sosyal medya üzerinden alışveriş yaptığını belirtirken yüzde 81’i ise 2030 yılına kadar bu platformların birincil alışveriş noktaları olmasını bekliyor.

Sosyal ticaretin etkileşim gücü de bu dönüşümde kritik bir rol oynuyor. Türk tüketicilerin yüzde 86’sı, viral trendler ve sosyal medya trendlerinin satın alma kararlarını etkilediğini söylüyor. Özellikle Instagram, Türkiye’de bu dönüşümde öncü; online tüketicilerin yüzde 66’sı bu uygulama üzerinden alışveriş yaptığını belirtiyor. Bu dönüşüm, markaların tüketiciyle nasıl ve nerede etkileşim kurması gerektiğine dair köklü bir değişimi işaret ediyor ve uygulama içi alışverişe uygun, mobil öncelikli deneyimlerin tasarlanmasını zorunlu kılıyor. Tüketiciler, dijital alışverişte kolaylık, esneklik ve kontrol sunan; güvenilir teslimat ve iade seçenekleri sağlayan markaları tercih ediyor. Bu beklentiler, müşteri odaklı ve şeffaf lojistik stratejilerinin önemini ortaya koyuyor.

Sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi
Türkiye’de tüketicilerin yüzde 82’si, online alışveriş yaparken sürdürülebilirliği göz önünde bulundurduğunu belirtiyor. Bu sadece ambalaj ya da teslimatla süreçlerini değil, genel tüketim modelini kapsıyor; tüketicilerin yüzde 37’si, sürdürülebilirlikle ilgili endişeleri nedeniyle alışverişlerini tamamlamaktan vazgeçiyor.
Türk tüketiciler ayrıca döngüsel tüketime daha sıcak bakıyor. Her iki tüketiciden biri, ikinci el veya yenilenmiş ürünleri tercih ediyor. Bunda çevresel endişeler kadar maliyet avantajı da etkili oluyor. Ayrıca Türk tüketicilerin yüzde 60’ı, markaların sunduğu geri dönüşüm veya geri alım programlarına katılmaya istekli olduğunu belirtiyor. Bu eğilim, tüketicilerin yalnızca markalardan çevresel etkilerini azaltmalarını değil, aynı zamanda sürdürülebilir alışverişi kolaylaştırmalarını da beklediğini gösteriyor.
2030’a doğru ilerlerken, bu içgörüler, bugünün çeşitlenen tüketici profillerine ulaşmak isteyen markalar için net bir yol haritası sunuyor. Teknolojiyi benimseyen, sürdürülebilirliği önceliklendiren ve değişen tüketici beklentilerini anlayan işletmeler, karşılaştıkları zorlukları fırsata çevirebilir.