
Kayınvalidem gelmişti bize bir aylığına. Bir ay kalmıştı ama geride bir ömürlük ders bıraktı. Büyüklerin nasihatleri hep güzel olur, biz hakiki anlamda alıcılarımızı açtığımızda. Misafirliğin bereketinden midir benim açlığımdan mıdır bilmem ne söylediyse aldım, hayatımda kullanacakları kaydettim. Kayınvalidem, adeta bir yolculuğa çıkmış gibi bana rehberlik ediyor, yoluma çıkabilecekleri ben görmeden o söylüyordu. Bu yolda hiç düşmedim o taşları benim için ayıklamıştı, hiç yokuş çıkmadım o beni düz yolda yürüttü, susayıp acıkmadım o azığımı hazır etmişti. Ben yalnızca bu yolda manzaraları izledim, güneşin doğuşunu ve batışına şahitlik ettim ve en önemlisi birçok insanla tanıştım. Kayınvalidem gideli çok oldu lakin ben hala her söylediğini tekrar tekrar düşünüyorum. Şimdi karşımda oturmuş sabah namazından sonra açık çayını içip market kekiyle ağzını tatlandırıyor. Ben o arada Kur'an okuyor o ise hiç bilmediği, öğrenmediği için derin bir pişmanlıkla beni dinliyordu. Ben okurken binbir düşünceyle mücadele ederken o okumadığı halde dikkatle dinliyordu. Bilmiyorum ki hangimiz daha çok sevap alıyorduk. İşte bu da bu dünyanın en güzel tarafı, nereden ne aldığını bilememek, onun için her kapıya başvurmak. Ben Kur'an'ı kapatınca aklına gelen birini anlatmaya başlıyor. Hafızası kuvvetli eee eski toprak hiç unutur mu? Eski toprak ama verimli bir toprak kayınvalidem. Her şeyi sanki az önce yaşamış gibi anlatıyor, tüm detayları vermekten çekinmiyor. Mesela birini anlatacaksa evinden giyimine kadar br kitap sahnesi gibi eminim adını hiç bilmediği betimlemelerle anlatıyor. Bu betimlemeler beni sıkmıyor adeta olayın tam içindeymişim gibi hissetiriyordu. Ayakkabısı ayağına olmayan ve tüm ayakkabıları terlik gibi giyinen büyükdedemle tanıştırıyor beni. Kareli gömleğini, gri pantolonunu, hiç ağarmayan saçlarını, iki oda bir salon, mutfağı dışarda olan evini de anlatıyor. Şimdi büyükdedem yaşasaydı ve ben yolda görseydim muhakkak tanırdım.
"Bir elin verdiğini diğer el görmemeli." hadisi şerifi olduğu gibi uygulayan komşusu Hacer teyzeyle tanıştırıyor beni. Sadaka verirken bir eliyle verip diğer elini cebinde kapalı tutarmış Hacer teyze. Ayrıca yoğurdu çok güzel olurmış, kaymağı iki parmağıyla gösterip bu kadar olurdu diyor kayınvalidem.Kırmızı yazmasını hiç çıkarmazmış, anasını da özlemeden duramazmış. Ben şimdi markette görsem Hacar teyzeyi onu hemen tanıyıp kaymaklı yoğurdun tüm püf noktalarını alırdım. Çayını tazelerken kayınvalidem benim tazelememe izin vermez ""Hele dur evladım, şükür elim ayağım tutuyor, iyiken kendi işimi kendim göreyim." Çayın soğumasını beklerken rahmetli annesinden bahsetmeye başlardı. Hazere… Hazere; sakınan,çekinen demek, ismi sirayet etmiş tüm hayatına. Mübarek kadınmış, belki de en çok onunla tanıştığıma memnun oluyorum. Kayınvalidem cömert davranıyor, annesinin taa gençliğinden bahsediyor. Çok gençken evlenmiş, çocukları hep ölüyormuş sonra ne olduysa Allah'ın rahmeti işte çocukları ölmemeye başlamış. Kocası erken yaşta vefat edince ısrarlara ve baskılara dayanamayıp evlenmiş lakin kızlarına olan hasretinden dayanamayıp geri dönmüş. tüm hayatı boyunca da kızlarının başında durmuş. Kızlarını tek tek evlendirdiken sonra tek başına yaşamaya başlamış ama ne olduysa bir hastalık geçirip yarı yatalak kalmış. Kızları Allah'tan hayırlı çıkmış, gül gibi bakmışlar analarına. Ama ana da ne anaymış. Hazare… Lavoboya sık sık çıkıp kimseyi rahatsız etmemek için çok sevdiği çayı bırakmış. Acıksa saatlerce bir lokma istemez, biri bir bardak su mu verdi dua üstüne dua edermiş.Başındaki beyaz yemenisi hep tertemizmiş. Ölmeden tüm torunlarının düğünlerindeki takılacak altınlarını ayırmış. Hazare… Mübarek kadınmış.
Hep iyi kişilerden bahsetmezdi kayınvalidem. Çeşme başındaki Aysel ile Hatice'nin kavgasını an an naklederdi. Depremde yaşadıkları, muhtarın köylüye ettiklerini, yeni gelen mellenin hıtbesini, hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan anlatırdı. Arada da bir deyimler, atasözleri kullanırdı ki şimdi baksam lügatlarda bulamam .
Ben de yazıyorum ne anlattıysa, hafızam onun kadar kuvvetli değil. İleride onun torunlarına onu anlatmak istersem ki muhakkak isterim onun gibi tüm detaylarıyla anlatmak istiyorum. Ben onu yazmayı düşünürken o çoktan kalkmış, çayı kaldırıp bardakları yıkamıştı bile. Bir de hızlılar, yetişmek mümkün değil.