
– Duydun mu Meryem?
– Neyi duydum?
– Mahalleden biri vefat etmiş, onu anons ettiler fakat kim olduğunu anlayamadım.
– Bu megafondan gelen ses anlaşılmıyor zaten. Allah rahmet eylesin ne diyelim.
– Bir gün bizim için de böyle mi diyecekler?
– Ne diyecekler Feride?
– Adımızı bile anlamadan sadece Allah rahmet eylesin mi diyecekler?
Anladım, Feride'nin kafasını kurcalayan bir şeyler var ve buna da şu anlamadığımız megafon sesi tuzu biberi oldu. Elimde yeni bir heyecanla başladığım kitabı bırakıp ona dönüyorum. Kitap kaçmaz lakin Feride ile sohbet her zaman olmaz.
– Rahmet dilemeleri çok da fena sayılmaz aslında.
– Ona takılmıyorum Meryem; hiç tanımadan, tanıma ihtiyacı duymadan, üzülmeden, sevenlerine destek olmadan rahmet dilemeleri beni hayrette bırakıyor.
– Herkesten böyle bir şey bekleyemeyiz Feride, herkes bizi tanımaz hadi tanıdı diyelim öldük diye üzülmez, koşa koşa cenazeye yetişmez, annemizin gözyaşını silmez.
– Netice de bir insan öldü ama bir dönüp merak etmez mi? Acaba hangi sebepten öldü? Çoktan mücadele ettiği bir hastalığı mı vardı yoksa uyuyan bir şoföre mi denk geldi, yaşlı mıydı yoksa daha yeni evlenmiş ama gün görmemiş bir delikanlı mıydı, hanım mıydı bey miydi yoksa bıyıkları daha terlememiş bir çocuk muydu? Bekleniyor muydu bu ölüm yoksa babasına kalp krizi geçirecek kadar ani miydi? Ölümünü rüyasında gören bir tanıdık var mıydı ayrıntılarıyla taziye evinde anlatan yoksa daha sonradan bu duruma yorulan hadiseler mi anlatılıyordu? Yüzü nasıldı ölürken gülümsüyor muydu yoksa kapkara mı kesilmişti? Gözü arkada mı kaldı yoksa yaşadı mı tüm yaşamak istediklerini? İçi rahat mı gitti yoksa vicdanı öbür tarafta da rahat bırakmaz mıydı? Borcu var mıydı yoksa alacaklı mıydı? Kimsenin ahını almış mıydı yoksa o mu ah ediyordu? Çok mu çekmişti bu dünyadan da iyi ki Allah almıştı yoksa daha hiçbir şey görmemiş miydi? Tüm duyguları tatmış mıydı? Mutlu olmuş muydu ya da aşık? Affetmediği kişiler var mıydı, küs olduğu, kırıldığı, kızdığı kişiler var mıydı? Aç kalmış mıydı mesela, başı secde görmüş müydü? Yalnızlığı bilir miydi yoksa ilk kez mi bu kadar yalnız hissediyordu? Cenazesinde bulunanlar hakkımızı helal ettik dedilerse bile gerçekten helal miydi tüm haklar? Yoksa bir gelenek mi yerini buluyordu? Geride kimler kalmıştı? Annesi ilk kez mi evlat kaybediyordu yoksa o çoktan anne acısıyla tanışmış mıydı? Evlenmiş miydi, nişanlı mıydı da düğünü bekliyorlardı yoksa aşkın ne demek olduğunu bilmeden mi kalbi atmayı durdurdu? İnşallah çocuk yoktur neticede annesiz babasız kalmak çok daha zor.
– Feride, insanlar bunları yakınları hakkında bile merak etmez.
– Etmeli Meryem herkes hakkında etmeli, neticede bir insan ölüyor, bir zamanlar senin benim gibi nefes alan, gülen, yiyen, bizim gibi konuşan hatta megafondan başkasının ölüm haberini duyunca Allah rahmet etsin diyen.
– Lakin bunları bilmek ne işimize yarayacak, kusura bakma ama dedikodu dışında ne yapacağız bu bilgileri.
– Asıl dedikodu olmasın diye biz bunları merak edeceğiz, bunları sorup bunları araştıracağız.
– Peki niye?
– Biri öldü Meryem, bu dünyadan göç etti, neler yaşadı, neler yaşayamadı bilmemiz gerekiyor ki yaşayabilelim. Yaşamak diriden değil ölüden öğrenilir.
Konunun buraya varacağını asla tahmin etmezdim, belki kalk derdi abdest al da bir Yasin okuyalım ya da daha ileriye gidip taziyeye gidelim de diyebilirdi ama o kalkmış ölüden yaşama dersi alalım diyor. Peki nasıl, hemen soruyorum sıcağı sıcağına.
– Biz nasıl öğreneceğiz bir ölüden yaşamayı?
– Yanında götürdükleriyle ve götüremedikleriyle.
– Kefenden ne öğrenebiliriz?
– Bir ölü sadece kefen götürmez Meryem dünya azığını da sırtlanır sadece biz göremeyiz. Aslında deriz ya herkesi bırakır diye bana göre herkesi, her şeyi sırtlanır bir ölü. Bazı ölüler altında kalır, bazı ölüler bana mısın demez.
– Peki ama biz göremiyoruz ki bunu, nasıl ölüden ders alalım?
– Göremeyiz ama duyarız.
– Ölüden mi?
– Ölünün arkasından kalanlardan. Sesi çok çıkandan değil ama sessizce bir köşede ağlayandan, üstü başı düzgün olandan değil üstünü başını düzeltemeyecek durumda olandan, helva yiyenden değil boğazında bir damla su bile geçemeyenden, hayatına hemen dönenden değil dönmek için çabalayandan öğreneceğiz.
– Ne öğreneceğiz?
– Yaşamayı, hala nefes alıyoruz nasıl vereceğimizi öğreneceğiz. Neleri yanımızda götüreceğimizi neleri götüremeyeceğimizi öğreneceğiz. Kimleri arkamızda bıraktığımızı kimleri yanımızda götürdüğümüzü öğreneceğiz.
– Öğrenir miyiz dersin?
– Ölünün adını bir öğrenelim onu da öğreniriz inşallah